top of page
Umay San

Maskelerimiz, Karanlık Yönlerimiz ve Benliğimiz: Jung’un Arketipleri

Psikoloji dünyasında Freud’un ismini duymaya alışkınız. Peki öğrencisi Carl G. Jung hakkında neler biliyoruz? İsviçreli Jung, analitik psikolojinin kurucu babası olarak bilinir ve öğretmeni Freud’un kuramlarının ötesine geçerek “Arketip” kavramını geliştirmiştir. Arketipler; toplumların ortak bilincinde (Kolektif Bilinç) yer alan evrensel semboller ve modellerdir. Bunlar, her kültürde ve mitolojide kendilerini tekrar ederler. Bugün bu arketiplerden yalnızca üçünü işleyeceğiz.


1- Persona: Gerçekten Kimim Ben?

Okulda öğrenci, evde çocuk, iş yerinde çalışan… Jung’a göre Persona; toplum için taktığımız maskeler, kendimizi dünyaya sunuş biçimimiz, iç benliğimiz ve dış dünya arasındaki bir köprüdür. Gereklidir ancak bu maskeler gerçek kişiliğimizin yalnızca yüzeysel bir yansımasıdır. Özümüzden gittikçe uzaklaşır ve bu maskelerden birini gereğinden fazla benimsersek içsel çatışma kaçınılmazdır. Zira gerçek benlik ve Persona arasındaki dengeyi sağlayamamak ruhsal sıkıntılara sebep olabilir. Gerçekliğe sadık kalmak elzemdir.


2- Gölge: Aynı Madalyonun İki Farklı Yüzü

Jung’a göre “Gölge” kavramı, insanın bilinçaltında gizlenmiş, ortaya çıkmaktan korkan, bastırılmış olmasına rağmen bir o kadar da primitif ve güçlü olan yanlarımızdır. Bunlar, Jung’a göre bizim “karanlık” tarafımızdır. İçimizde normlara ve ahlaka sıkı sıkıya bağlı biri olduğu gibi; kaostan ve anarşiden beslenen, salt güdülerle hareket eder biri de vardır. Bu kişilikler bizden ayrı değillerdir. Kabullenmek zor olsa da karanlıkla yüzleşmek gerekir çünkü bir bakıma Joker, Batman’in gölgesidir. Anakin Skywalker ise karanlık tarafını bastırmaya çalışırken karanlığın ta kendisine dönüşen bir trajedidir.


3- Öz: Daimi Arayış

Bireyleşmek için bilinç ve bilinçaltının entegrasyonunu sağlamak gerekir. Öz, derinliklerde yatan en bütünleyici arketiptir. Nasıl ki “Persona" ve “Gölge” bizden ayrı olmaksızın kişiliğimizin bir parçasıysa, Öz de tüm bu parçaları bir araya getirerek gerçek ve bütün bir kişiliği ortaya koyar. “Ben kimim?” sorusunun cevabını bulmak için çıktığımız içsel yolculukta hedef Öz’e yakınlaşmaktır. Öz’e yakınlaşma çabası zorludur çünkü toplumun beklentileri, ruhunuzdan yükselen gerçek benliğinizin sesiyle çatışır. Dışarısı size seslenirken, iç sesinizi duymak zorlaşır. Öz’e ulaşmak ise, tam anlamıyla olduğumuz kişiyle bütünlük kurma halidir. Jung’a göre insanlar hayatları boyunca bu Kızıl Elma’ya ulaşmaya çalışırlar ancak hedef nihai varış noktasıyla ilgili değil, yolda olmakla ilgilidir. Sürekli denge ve gelişim arayışındaki amacımız hedefe ulaşmak değil, ona doğru ilerlemektir.


Jung’un Arketipleri, ruhsal seyahate çıkabilmek ve karşılaştığımız bilinçaltı kapılarını aralayabilmek için anlaşılması gereken anahtarlardır. Nihayetinde karanlıkla yüzleşmek ve Öz’ün peşinden koşmaktır ve bu kovalayış hali, insan doğasının vazgeçilmez gerekliliğidir.



Psikiyatrist Jung’un Arketip kavramı hakkında hap bilgiler:

  • Jung, bireyin dönüşümünü, “kurşun”dan “altın”a geçiş olarak simgeler. Bu sürecin, arketiplerin keşfiyle başladığını söyler.

  • Jung’a göre kolektif bilinçaltı jeolojik katmanlar gibidir; toplumların deneyimleri ve sembolleri bu katmanlarda birikir.

  • Arketipler, bilinçaltında derin anlamlar taşır ve konuştukları dil sembollerdir. Rüyalar ve sanat bu dili anlamanın yollarıdır.

26 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page