Simone de Beauvoir ismi size tanıdık geldi mi? Feminist düşüncenin en önemli isimlerinden biri olarak yazdıklarıyla kadınların dünyaya bakışını değiştiren bir düşünür kendisi. Beauvoir’in aile yapısına bakacak olursak annesi, dindar ve muhafazakar bir Katolikti. Ancak babası daha seküler ve özgür düşünceli bir yapıdaydı. Bu farklı değerler arasındaki çatışma içinde Beauvoir annesinin Katolik değerlerinden uzaklaşıp babasının özgürlükçü bakış açısını benimsedi. Hatta babasının Simone için söylediği “Simone bir erkek gibi düşünüyor!” sözü de o dönemin düşünce yapısıyla ilgili bir perspektif sunuyor.
1949’da yayınlanan “İkinci Cinsiyet” kitabı, o dönem için devrim niteliğindeydi. Peki neden? Beauvoir, kadınların tarih boyunca hep “öteki” olarak görüldüğünü ve bunun biyolojik bir durum değil, toplumsal bir yapı olduğunu söylüyordu. Yani, kadın olmak toplumsal normlarla belirlenen bir şeydi. Bu yüzden o ünlü sözü ortaya çıktı: “Kadın doğulmaz, kadın olunur.”
Beauvoir’ın bu fikirleri, 1960’larda başlayan ikinci dalga feminizm için adeta bir rehberdi. İlk dalga feminizm, 19. yüzyılın sonlarında kadınların oy hakkı gibi yasal haklar üzerine yoğunlaşmıştır. Ancak ikinci dalga cinsiyet rolleri, cinsel özgürlük ve eşitsizlikler gibi konulara daha derinlemesine bakmaya başladı. Beauvoir’ın yazıları, bu yeni tartışmaların merkezinde yer aldı ve birçok kadına ilham verdi.
Simone de Beauvoir, sadece feminist bir figür değil, aynı zamanda varoluşçu felsefenin de önemli bir parçasıydı. O zamanlarda aynı konularla ilgilenen Jean-Paul Sartre de Beauvoir’i etkileyen isimlerden birisiydi. İkili öğrenciyken tanışmış ve birbirlerinin çalışmalarına destek olmuştu. Aralarında romantikleşmiş duygusal bir ilişki de vardı. Ancak bu ilişki o dönemin anlayışından farklıydı ve ikisi bir açık bir ilişki yaşıyorlardı.
Jean-Paul Sartre ile olan birlikteliği, bireysel özgürlük üzerine yapılan tartışmaların gelişmesinde büyük rol oynadı. Özgürlük, kimlik ve toplumsal baskılar üzerine düşünceleri, yalnızca kadın hareketine değil, genel anlamda insan hakları tartışmalarına da büyük katkı sağladı.
Simone de Beauvoir hakkında hap bilgiler:
İkinci Cinsiyet kitabı yayımlandığında büyük tartışmalar yarattı ve Fransa’da Katolik Kilisesi tarafından yasaklandı.
Birinci dalga feminizm, kadınların oy hakkı mücadelesiyle 19. yüzyılın sonlarında başladı.
Beauvoir, hayatı boyunca geleneksel evlilikten uzak durdu ve Sartre ile “açık ilişki” biçiminde bir ilişki yaşadı.
İkinci dalga feminizm, 1960’lardan itibaren kadınların toplumsal, kültürel ve ekonomik haklarını savunmaya başladı.
Comments